Koruyucu Hekim Hizmeti Alıp, Düzenli Taramalar Yaptırarak Birçok Ciddi Hastalığın Önüne Geçebilirsiniz. Bahçeci Kliniğinden Uzman Doktor Murat Berksoy Sorularımızı Yanıtladı.
Türkiye’de koruyucu hekimlik ne durumda?
Aslında bu konuda iyimser olmak lazım. Herkesin çaba gösterdiği şey sağlıklı olmak. Gelenek ve göreneklerimiz açısından da sağlık önemli. Sağlık konusunda organizasyonların yeterliliği konusunda son yirmi yıldır hızlı bir ilerleme var. Sigorta sistemlerinin gelişmesiyle çok daha fazla kişi tıbbi kontrol altına alındı. Bana kalırsa daha şanslı bir döneme girildi. Önümüzdeki 20 yıl içerisinde eğer sağlık politikasında çok büyük değişiklikler olmazsa, inanıyorum ki Türk toplumunun yüzde 80-90’mdan fazlasını kapsayacak yani doğumdan ölüme kadar devamlılığı olan bir koruyucu hekimlik sistemi bizim ülkemizde de diğer ülkelerdeki gibi olacaktır. Başka ülkelerin gelir seviyelerinin yüksek oluşu, başka ülkelerin gelişmişlik göstergelerinde bizden üstünlüğü biraz da burada. Gelişmiş ülkelerde bir takım hastalıklar daha karşılaşmadan belirlenip takip edilip sorun erken giderilebiliyor, hem de daha ucuz yollarla. Üstelik gelecek yıllarda daha çok zaman alan ve daha pahalı işlemlere gerek duyulmadan.
Peki herkesin bir koruyucu hekimi olmalı mı?
Kesinlikle olmalı. Geçmişte aileye yakın bir dahiliye doktoru veya herhangi uzmanlığı olan bir doktor bu işi yapıyordu. Fakat çok da etkili değildi. Şimdi ise bu konuda oldukça önemli sayıda uzman yetiştirildi. Yaşam süresi uzadıkça ileri yıllardaki karşılaşılan hastalıklar bağımlılık getiriyor hayatımıza. Bizim bunların önüne geçmemiz ancak erken tanıyla mümkün olabilir. Ayrıca yaşam kalitesi çok önemli. Yaşam kalitesinin artması için de koruyucu hekimlikle alınan sağlık bilgisinin, eğitimin çok büyük önemi var. Kişi koruyucu hekime gittiğinde ailevi yatkınlıklar değerlendirilerek, mevcut fiziksel koşullan ve mevcut şikayetleri de değerlendirilerek analizler zinciri başlayabilir. Örneğin sıkça rastlanan kalp hastalığı, şeker hastalığı, guatr gibi hormonal bozukluklar oldukça önemlidir. Tespit edilmesi kolaydır ve bunlar erken tanıyla çok daha ucuz ve kolay bir şekilde kontrol edilebilir. Böylece yaşamımıza kötü yansımaları olmaz bu şekilde. Amaç yaşam kalitesi olduğunda daha ayrıntılı incelemeler yapılabilir. Biz artık bazı inceleme yöntemleriyle genetik yatkınlıklarımızı öğrenerek yaşam biçimimizi düzene sokabiliyoruz. Yani ileride karşılaşabileceğimiz hastalıklar açısından kişiye özgü farklılıklarımızı bazı analizlerle saptayabiliyoruz. Bu da koruyucu hekimliğin bir parçası. Koruyucu hekimlik sadece bağışıklık sistemini güçlendirmek, birkaç kan testi yapmak değil. Amaç gelecekte doğabilecek riskleri belirleyerek bireye sağlık konusunda bir risk yönetimini kazandırmak. Yani aslında koruyucu hekimi bir sağlık koçu olarak düşünmek lazım.
Şimdi artık genetik harita da çıkarılabiliyor…
Kan testleriyle, yanak mukozasından alınan bir parçayla gelecekte karşılaşabileceğimiz sorunlar hakkında bilgi alabiliyoruz. Bu bilgileri paylaşarak onların beslenme düzenleriyle ilgili ne gibi önlemler alabileceklerini, hareketlerini ne kadar arttırmaları gerektiğini ve hangi hastalıklar açısından periyodik kontroller içinde olmaları gerektiğini söylüyoruz. Bu genetik testler bence son zamanlardaki en büyük yenilik. Bu testten sonra başvuran kişilere gelecekteki yaşam biçimlerini belirleyecek beslenme planı, hareket planı ve takip kriterleri sağlanabilir.
Sağlık problemi olmayan birinin koruyucu hekime gittiğinde hangi testleri talep etmesi gerekiyor?
Tabii bunları yaşlara göre değerlendirmek lazım. Yani ileri yaştaki birisinin yaptıracağı testlerle çocukluk yaşlarındaki biri için yapılacak testler aynı değil. Ama genellikle en sık karşılaşılan problemler kalp damar sağlığını ilgilendiren problemler, metabolik, hormonal bozukluklar. Örneğin ülkemizde en çok kansızlığa rastlıyoruz. Bunu belirlemek için kan sayımı yapmak mümkün, eğer onda bir sorun çıkarsa daha ayrıntılı bir takım incelemeler yapılabilir. Bunun yanında çok sık karşılaştığımız şeker ve tiroit hastalıkları ile ilgili testler önemli. Kilo fazlalığıyla ilişkilendirilebilecek şeker hastalığı yine damar hastalıkları ile ilgili kötü kan yağları kolaylıkla ele alınabilir. Onun dışında yapılabilecek en sık taramalardan bir başkası ailede mevcut olan başka hastalıklar. Kalp hastalığı varsa bir efor testi, sık görülen tümörler varsa bunlara ait izleri ortaya çıkaran kan testleri ele alınabilecek testler. Romatizma çok önemli. Ele alınıp değiştirildiğinde kişinin yaşamı çok değişir. Burada doktorun tecrübesi, bilgisi çok önemli, yapılabilecek binlerce test var. Bu testlerden hangisinin gerekli olduğunu bilip alınan bilgilerle önceliği olan hastalığı daha erken teşhis etmek için testleri belirlemek ve plan yapmak daha akıllıca olur.
Hangi hastalıkların önüne geçilebiliyor bu testlerle?
Örneğin Hepatit B, artık elimizde çok güçlü tedavi araçları var. Çok basit bir kan testiyle bu hastalıkla karşılaşılıp karşılaşılmadığını anlayabiliyoruz. Aşıyla önlem alabiliyoruz. HPV dediğimiz kadınlarda rahim ağzı kanserine sebep olabilecek mikrop var. Son yıllarda görülme sıklığı arttı. 26 yaşına kadar özellikle daha evvelden cinsel deneyimi olmayan kadınların gelecek yıllarda böyle büyük bir sorunu yaşamamaları için kullanabilecekleri bir aşı var. İşitme, görme testleri, rahim ağzı sürüntüsü, kemik yoğunluğu, meme muayenesi ve mammogafi, ağız içi diş ve dişeti muayenesi, ayakta duruş ve ayak tabanı değerlendirmesi ve cinsel işlevlerin gözden geçirilmesi, yaşam kalitesini etkileyen sorunları ve korunma yollarını ortaya çıkarır.
Türk kadınının en çok yaşadığı rahatsızlıklar neler?
Açıkçası bizim en çok uğraştığımız şey doğurganlık. Bunda hormonal sebeplerle, bir takım adet düzensizlikleri çok önemli. Başlıca iki tanesine dikkat çekmek gerekiyor: Endometriozis yani çikolata kisti ve polikistik over sendromu. Polikistik over, her 10 kadından birinde, çikolata kisti 15-20 kadında bir görülebiliyor. Tiroit, kilo problemleri, reaktif hipoglisemi ve şeker hastalığı, guatr gibi tiroit bozuklukları, stres kontrolü ve anksiyete, kronik yorgunluk, mide, bağırsak problemleri de sık karşılaştığımız problemler. Bu hastalıkların çoğu yeterince bilgi alındığında ve bu doğrultuda beslenme ve hareket alışkanlığında çok az değişiklikler yapıldığında engellenebilir.
Özge Zeki – Cosmopolitan